Bursa’da Su ve Sorumluluk

İddia o ki, bir imza atıldı…
Yıllar geçti.
O imza iptal edildi.
Ve bugün Bursa, o iptalin gölgesinde suyu konuşuyor.
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Doğancı Barajı’nda yaptığı toplantıda kentin su meselesini rakamlarla, belgelerle anlattı.
Bir yönüyle krizi yönetmenin fotoğrafını çekti, bir yönüyle de geçmişin ihmallerinin olduğuna vurgu yaptı.
Bozbey konuşmasına bir tespitle başladı,
“Bu mesele siyaset değil, hayat meselesidir.”
Ona göre bugün yaşananlar, bir yönetim değişikliğinden öte, yılların birikmiş sonucu.
Kentin damarlarından akan suyun, uzun yıllar boyunca planlama eksikliğiyle yönetildiğini söylüyor.
Burada kişisel bir not düşmek gerek.
Bu tür meselelerde sadece bugünün yöneticisini değil, geçmişte görev yapan herkesi ilgilendiren bir tablo vardır.
Bozbey’in de vurgusu bu yönde “sorumluluk hepimize ait” diyor aslında.
Anlatılanlara göre hikâye 2017’de başlıyor.
DSİ ile BUSKİ arasında imzalanan Çınarcık Barajı Ana İsale Hattı ve Arıtma Tesisi Protokolü, 2021 yılında iptal ediliyor.
O protokol iptal edilmeseydi, proje DSİ tarafından yapılacak, ödemeler Türk Lirası bazında, 15 yıla yayılacaktı.
Ama protokol iptal edildi.
Bu kez proje BUSKİ’ye kaldı, 155 milyon Euro dış krediyle borçlanıldı.
Bozbey bu tabloyu, “İhmalin faturası” olarak tanımlıyor.
Benim yorumum:
Aslında burada “kim haklı, kim haksız” tartışmasından çok, yönetimsel bir tercih farkı var.
Bir karar alınmış, zaman içinde bu kararın etkisi değişen ekonomik koşullarla büyümüş.
Yani mesele sadece su değil, planlama ve süreklilik.
Bozbey, kentte paniğe neden olan “Bursa susuz kalacak” iddialarına da cevap verdi.
“Hayır, Bursa susuz kalmayacak.” Diyor.
Barajlardaki su oranı düşük görünse de, kot altı rezerv sular devreye alınmış.
Şu anda Bursa’ya günlük 430 bin metreküp su veriliyor.
90 bin metreküp: Çınarcık Barajı by-pass hattından,
175 bin metreküp: yeraltı sularından,
35 bin metreküp: kaynaklardan,
70 bin metreküp: Doğancı Barajı rezervinden.
Yani sistem hala çalışıyor, su akıyor.
Ama Bozbey’in altını çizdiği gibi.
“Bu tablo, rehavet değil, sorumluluk çağrısıdır.”
Kendi değerlendirmem,
Bu açıklama, hem krizin yönetildiği mesajını veriyor hem de uzun vadeli riskin altını çiziyor.
Yani “bugün sorun yok, ama yarın için plan şart” diyor Bozbey.
Kentte son dönemde yaşanan planlı su kesintileri, elbette vatandaşın tepkisine neden oluyor.
Başkan Bozbey, bunun bir “ceza” değil, zorunlu bir tasarruf yöntemi olduğunu söylüyor.
Her gün 50 bin metreküp su tasarrufu sağlanıyor.
Kesintiler, öğrencilerin etkilenmemesi için 17.00’den sonra başlıyor.
Hastaneler ise kapsam dışında tutuluyor.
Burada da yönetim açısından hassas bir denge göze çarpıyor,
Hem kısıtlı kaynakla sistemi döndürmek, hem de toplumun temel ihtiyaçlarını korumak.
Sosyal medyada dolaşan “projeler durdu, su bitiyor” iddialarına da yanıt verdi Bozbey,
“Göreve geldiğimizde inşaat yüzde 5’ti.
Bugün arıtma tesisinde yüzde 63’e, isale hattında yüzde 90’a ulaştık.”
Bu da başka bir gerçeğe işaret ediyor.
Proje devam ediyor, ancak geçmişteki duraklamalar zaman kaybına neden olmuş.
Burada kişisel gözlemim şu,
Büyük altyapı projelerinde süreklilik çok önemlidir.
Her yönetim değişikliğinde projelerin yeniden ele alınması, hem zaman hem maliyet kaybı yaratır.
Bozbey’in açıklamalarındaki en kritik cümle belki de şu,
“Yürüyen bir iş neden iptal edildi?”
O dönemde alınan kararların gerekçesi bugün net değil.
Ekonomik, idari veya politik bir gerekçesi olabilir.
Ancak sonuç ortada.
Zaman kaybı ve yüksek maliyet.
Tarafsız bir gözle bakıldığında, bu tür stratejik projelerde devamlılık en az kaynak kadar değerlidir.
Bozbey de bugün tam olarak bunu vurguluyor gibi.
“Bu hatayı tekrarlamayalım.”
Bir başka tartışma konusu da su şirketleri.
“Belediye önce su şirketlerinin suyunu kessin” deniliyor.
Başkan Bozbey burada yetki sınırını hatırlatıyor,
“Bu bizim değil, Valiliğe bağlı Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı’nın yetkisidir.”
Yani denetim ve yaptırım gücü belediyede değil.
Bu da kamuoyundaki bilgi kirliliğini açıklıyor.
Bozbey, su yönetiminde yeni bir dönem hedeflediklerini söylüyor.
Gri su sistemleri, yağmur suyu hasadı, tarımda damla sulama gibi uygulamaları zorunlu hale getireceklerini açıkladı.
Bu da aslında bir zihniyet değişikliği.
Su sadece içme kaynağı değil, stratejik bir yaşam kaynağı olarak ele alınıyor.
Velhasıl…
Bugün Bursa zor bir dönemden geçiyor.
Ama Bozbey’in sözleriyle bakıldığında, bu kriz aynı zamanda bir uyanış olabilir.
“Kaynaklarımızı korumak, geleceğe borcumuzdur” diyor Başkan.
Ve ekliyor:
“Bu, sadece bir teknik mesele değil, ahlaki bir sorumluluktur.”
Benim yorumumla bitireyim.
Evet, Bursa bugün suyla imtihan veriyor.
Ama belki de bu imtihan, kent yönetiminde yeni bir sayfa açmanın ilk adımıdır.
Çünkü mesele sadece su değil…
Mesele, suyla birlikte akıp giden bir şehrin geleceği.
Ve…
Bu şehirde artık siyasi polemiklerle vakit kaybetme zamanı değil.
Ne iktidarı, ne muhalefeti…
Bursa’nın tüm siyasi partileri tüm milletvekilleri, Valiliği, yerel yöneticileri ve kurumlarıyla birlikte hareket etme zamanı.
Çünkü bu mesele bir parti meselesi değil; bir şehir meselesi.
Artık suçlu aramayı bırakıp, enerjimizi bu kentin geleceğine harcayalım.
Bursa’nın suyunu, toprağını, doğasını korumak
herkesin ortak sorumluluğudur.
“Bu şehir ancak birlikte davranırsak,
yeniden yeşerir ve nefes alır,
tıpkı bizi yaşatan su gibi.”




