Barış ve Kardeşlik Kazanacak

Türkiye, tarihinin en kritik eşiklerinden birinde. Terörsüz bir Türkiye; sadece güvenliğin değil, aynı zamanda tam bağımsızlığın, refahın ve kardeşliğin teminatıdır. Bu süreç, siyasetin değil, milletin meselesidir. Barış kazanırsa, kardeşlik de kazanacaktır.

Terörsüz Türkiye sürecinin ülkemize getireceklerini, karşılaşabileceğimiz zorlukları ve fırsatları çok iyi analiz etmemiz gerekiyor. Bu süreç, sadece güvenliğin sağlanması değil; aynı zamanda anaların gözyaşlarının dinmesi, ocaklara ateş düşmemesi, toplumun huzur bulması anlamına geliyor.

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin siyasi kariyerini riske atarak yaptığı cesur çıkış ve bu çıkışa tam destek veren Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın aldığı siyasi risk, ülke sevgisinin siyaset üstü bir değer olduğunu bir kez daha göstermiştir. Her iki lider de ülke sevdasını siyasetin önünde tutarak, Türkiye’nin geleceği için tarihi bir adım atmıştır.

Ortadoğu’daki gelişmeleri doğru okuyarak Türkiye, bölgedeki ve dünyadaki kötü niyetli güçlerin oyunlarını bozmuştur. Terörün sona ermesi, sadece sınırlarımız içinde değil; ekonomide, diplomaside, yatırım güvenliğinde ve toplumsal huzurda da büyük kazanımlar getirecektir. Terör, uzun yıllardır Türkiye’nin önünü kesen, kaynaklarımızı tüketen, gelişmemizi geciktiren en büyük engellerden biriydi.

Elbette bu gelişmeden rahatsız olanlar var. Terörden beslenen, rant elde eden çıkar grupları ve Türkiye’nin güçlenmesini istemeyen dış odaklar, bu sürecin başarıya ulaşmasından memnun değil. Çünkü çok iyi biliyorlar ki terörsüz bir Türkiye, her anlamda büyüyen, bağımsız kararlar alabilen, güçlü bir Türkiye demektir.

Yıllardır bazı Batılı güçlerin ve siyonist odakların terör örgütlerine dolaylı ya da doğrudan destek vermesinin nedeni de tam olarak budur: Türkiye’yi zayıf, bölünmüş, kendi içinde meşgul bir ülke olarak tutmak. Ancak bu oyun artık bozulmuştur. Türk Milleti birlik olunca, hiçbir dış güç bu ülkenin kaderiyle oynayamaz.

Ayrıca terörden doğan rantı paylaşan bazı iç çevreler de bu sürecin bitmesini istemez. Çünkü çıkar düzenleri sona erecektir. Oysa sağduyuyla baktığımızda, çatışmaların son bulması; huzurun, barışın ve kardeşliğin kazanması anlamına gelir. Asırlardır bir arada yaşadığımız Kürt kardeşlerimizle aramıza nifak sokmak için her yolu denediler. Fakat milletimiz, bu oyunlara gelmedi ve bir daha da gelmeyecektir.

Ben şahsen bu süreci değerlendirirken yalnızca duygularımla değil, aklım ve tecrübemle hareket ediyorum.
Terörden Avrupa’da en çok zarar görmüş, defalarca tehdit edilmiş, iş yerlerine molotof kokteylleri atılmış, fabrikası zehirli gaz saldırılarına maruz kalmış biri olarak; gönlüm elbette istemese de, mantığım ve vatan sevgim, bu sürecin başarıya ulaşmasının Türkiye’nin geleceği için zorunlu olduğunu söylüyor.
Yıllar boyunca dökülen gözyaşlarını, şehitlerimizin acılarını hepimizin yüreğinde hissettik. Artık analar ağlamasın, ocaklara ateş düşmesin istiyorsak bu sürecin başarıya ulaşması şarttır. Türkiye, terörle mücadelesini büyük ölçüde kazanmış durumda; şimdi önemli olan bu kazanımı kalıcı hale getirmektir.

Terörle mücadele sadece silahla yapılmaz. Sosyal politikalar, istihdam projeleri, eğitim fırsatları ve bölgesel kalkınma yatırımlarıyla terörün kökleri kurutulabilir. Bu politikalar, hem vatandaşlarımızın yaşam kalitesini artıracak hem de dış müdahalelere karşı toplumun direncini güçlendirecektir.

Unutmamak gerekir ki; terörsüz bir Türkiye, tam bağımsız bir Türkiye’nin temel şartıdır. Eğer gerçekten tam bağımsız bir Türkiye istiyorsak, bunu ancak el birliğiyle, gönül birliğiyle, fikir birliğiyle başarabiliriz. Bu bir devlet projesi değil; bir millet meselesidir.

Bu noktada Avrupa’daki Türk diasporası da büyük bir güçtür. Yurt dışında yaşayan milyonlarca vatandaşımız, bulundukları ülkelerde çalışarak, üreterek, ticaret yaparak hem Türkiye’nin tanıtım elçiliğini üstlenmekte hem de ülkemizin ekonomisine dolaylı katkı sağlamaktadır. Her biri, “memleketi için nasıl faydalı olurum” düşüncesini kalbinde taşımakta; kazandığını Türkiye’ye yatırım, istihdam ve yardım olarak geri döndürmektedir. Bu, gerçek vatan sevgisinin en somut göstergesidir.

Avrupa’da Türkiye kökenli derneklerin ve vatandaşlarımızın da bu sürece destek vereceklerine yürekten inanıyorum. Çünkü biz, Avrupa’da Kürt veya Türk demeden, aynı iş yerlerinde alın teri döküyoruz, aynı apartmanlarda oturuyoruz, komşuluk ediyoruz. Artık gönül rahatlığıyla, kuşkusuz ve şüphe duymadan birbirimizle selamlaşıp sohbetlerimizi daha samimi, daha derinden yapabileceğimiz bir döneme giriyoruz. Bu, sadece Türkiye’de değil; Avrupa’daki Türk toplumu içinde de barışın ve kardeşliğin yeşermesi anlamına geliyor.

Türkiye 785 bin km² değildir; nerede bir Türk yaşıyorsa, bana göre orası Türkiye’dir, vesselam.

Sonuç olarak; terörsüz bir Türkiye, yalnızca güvenlik anlamında değil, aynı zamanda ekonomik bağımsızlığın, toplumsal barışın ve ulusal onurun teminatıdır. Bu sürecin başarıya ulaşması için siyaset üstü bir birlik, akılcı politikalar ve milletçe kararlı bir duruş şarttır.

Unutmayalım: Barış kazanırsa, kardeşlik de kazanır.
Ve Türkiye, barış ve kardeşliğin kazandığı bir geleceğe doğru emin adımlarla ilerliyor.


Suat Şahin
İsviçre Türk Toplumu Başkanı

Not: Bu konuda daha geniş değerlendirmelerimi, “Avrupa’da Türk Olmak ve Türk Kalabilmek” adlı kitabımda bulabilirsiniz.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu