Orman Yangınlarının Toplum Psikolojisi Üzerindeki Etkileri

Orman yangınları, yalnızca doğayı ve çevreyi tahrip eden fiziksel felaketler değil, aynı zamanda toplumların psikolojik dokusunu derinden etkileyen olaylardır.
Bu felaketler, bireylerde ve topluluklarda korku, kaygı, çaresizlik ve öfke gibi yoğun duygular uyandırırken, uzun vadeli psikolojik etkiler de bırakabilir.
Orman yangınlarının toplum psikolojisi üzerindeki etkilerini anlamak, hem bireysel hem de kolektif düzeyde bu etkilere nasıl yanıt verilebileceğini belirlemek açısından kritik öneme sahiptir.
1. Orman Yangınlarının Bireysel Psikoloji Üzerindeki Etkileri
Orman yangınları, doğrudan veya dolaylı olarak bireylerin ruh sağlığını etkiler.
Yangınlara maruz kalan bireyler, genellikle ani bir tehlike algısı ve kontrol kaybı hisseder. Bu durum, akut stres tepkilerine yol açabilir.
Örneğin, yangın bölgesinde yaşayan insanlar, evlerini, geçim kaynaklarını veya sevdiklerini kaybetme korkusuyla karşı karşıya kalır. Bu korku, yoğun kaygı, panik ataklar ve hatta travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) gibi ciddi psikolojik sorunlara dönüşebilir.
Araştırmalar, doğal afetlere maruz kalan bireylerde TSSB oranlarının %10-30 arasında değiştiğini göstermektedir. Orman yangınları, özellikle sürekli tekrarlayan bir tehdit olduğunda, bu oranları artırabilir.
Yangınların görsel ve duyusal etkisi de bireylerde derin izler bırakır. Alevlerin görüntüsü, dumanın kokusu, gökyüzünün kızıla boyanması; bireylerde güçlü duygusal tepkiler uyandırır.
Bu deneyimler, özellikle çocuklar ve yaşlılar gibi savunmasız gruplarda daha yoğun hissedilir.
Çocuklar, yangınların neden olduğu belirsizlik ve ebeveynlerinin stresli tepkileri nedeniyle güvensizlik duygusu geliştirebilir. Yaşlılar ise fiziksel kısıtlamalar ve geçmiş deneyimlerle bağlantılı olarak daha fazla çaresizlik hissi yaşayabilir.
2. Toplumsal Düzeyde Kolektif Travma
Orman yangınları, yalnızca bireyleri değil, tüm toplumu etkileyen kolektif bir travma yaratır.
Toplumlar, ortak bir kimlik ve aidiyet hissiyle birleşirken, yangınlar bu bağı tehdit eder.
Örneğin, bir bölgenin ormanları, o bölgenin kültürel ve tarihi mirasının bir parçası olabilir. Bu alanların yok olması, topluluklarda ortak bir yas ve kayıp duygusu yaratır.
Türkiye gibi ormanların turizm, tarım ve kültürel yaşamla iç içe olduğu ülkelerde, yangınların bu alanları tahrip etmesi, toplumsal kimlikte bir yara açabilir.
Kolektif travma, toplumun sosyal bağlarını da etkileyebilir. Yangınlar sırasında ve sonrasında bireyler arasında dayanışma artsa da, bu dayanışma zamanla çatışmalara da dönüşebilir.
3. Çevresel Kayıp ve Ekopsikolojik Etkiler
Orman yangınlarının toplum psikolojisi üzerindeki etkileri, yalnızca fiziksel kayıplarla sınırlı kalmaz; aynı zamanda ekopsikolojik boyutları da içerir.
Ekopsikoloji, insan ile doğa arasındaki bağın ruh sağlığı üzerindeki etkilerini inceler.
Ormanlar, yalnızca birer ekosistem değil, aynı zamanda insanların huzur bulduğu, stresle başa çıktığı ve anlam aradığı mekânlardır.
Bu alanların kaybı, bireylerde “ekolojik yas” olarak tanımlanan bir duygu durumunu tetikleyebilir.
Ekolojik yas, doğanın tahrip olması karşısında duyulan derin üzüntü ve çaresizlik hissini ifade eder.
İnsanlar, ormanların yok oluşunu izlerken, gelecek nesiller için yaşanabilir bir dünya bırakma umutlarının azaldığını hissedebilir.
İklim kaygısı, orman yangınlarının sıklaşmasıyla daha belirgin hale gelmiştir. Gençler, yangınların iklim değişikliğiyle bağlantılı olduğunu fark ettikçe, geleceğe dair umutsuzluk ve çaresizlik duyguları geliştirebilirler.
Orman yangınları, bu kaygıyı somut bir şekilde görünür kılarak, gençlerde öfke, umutsuzluk ve aktivizm arasında gidip gelen karmaşık duygular uyandırır.
4. Toplumsal Dayanıklılık ve İyileşme Süreci
Orman yangınlarının yıkıcı etkilerine rağmen, toplumlar bu tür felaketlere karşı dayanıklılık geliştirme kapasitesine sahiptir.
Psikolojik dayanıklılık, bireylerin ve toplulukların travmatik olaylarla başa çıkma yeteneğini ifade eder.
Yangınlar sonrası ortaya çıkan dayanışma hareketleri, bu süreçte önemli bir rol oynar.
Örneğin, gönüllülerin yangın söndürme çalışmalarına katılması, yardım kampanyalarının düzenlenmesi ve yerel toplulukların bir araya gelerek yeniden inşa süreçlerine katkıda bulunması, toplumsal bağları güçlendirir.
Ancak bu dayanıklılığın sürdürülebilmesi için etkili kriz yönetimi ve psikolojik destek şarttır.
Yangın sonrası dönemde, bireylerin ve toplulukların travmayla başa çıkabilmesi için psikososyal destek programları kritik öneme sahiptir.
Bu programlar, özellikle TSSB, depresyon ve kaygı bozuklukları gibi durumlara karşı erken müdahale sağlayabilir.
Ne yazık ki, birçok ülkede bu tür destekler yetersiz kalmakta, bu da uzun vadeli psikolojik sorunlara yol açmaktadır.
5. Medyanın Rolü ve Toplumsal Algı
Medya, orman yangınlarının toplum psikolojisi üzerindeki etkilerini şekillendiren önemli bir faktördür.
Yangınlarla ilgili haberlerin sürekli ve dramatik bir şekilde sunulması, bireylerde korku ve panik duygularını artırabilir.
Özellikle sosyal medya platformları, yangın görüntülerinin hızla yayılmasına olanak tanıyarak, bireylerin felaketin boyutlarını abartılı bir şekilde algılamasına neden olabilir.
Bu durum, “ikincil travma” olarak bilinen bir fenomeni tetikleyebilir; yani, yangınlara doğrudan maruz kalmayan bireyler bile medya aracılığıyla travmatik etkiler hissedebilir.
Öte yandan, medya olumlu bir rol de oynayabilir.
Dayanışma hikayelerinin, başarıyla kontrol altına alınan yangınların veya yeniden ağaçlandırma çabalarının paylaşılması, toplumda umut ve motivasyon yaratabilir.
Medyanın bu dengeyi sağlayabilmesi, toplumun psikolojik toparlanma sürecine katkıda bulunur.
Orman yangınları, yalnızca çevresel bir felaket değil, aynı zamanda toplumların psikolojik dokusunu derinden etkileyen bir olaydır.
Bireylerde korku, kaygı ve travma gibi duygular uyandırırken, topluluklarda kolektif yas, öfke ve dayanışma gibi karmaşık dinamikler yaratır.
Ekopsikolojik etkiler, özellikle genç nesillerde iklim kaygısını artırarak, geleceğe dair umutsuzluk duygularını güçlendirebilir.
Ancak, doğru kriz yönetimi, psikososyal destek ve medya kullanımıyla, toplumlar bu tür felaketlere karşı dayanıklılık geliştirebilir.
Orman yangınlarının psikolojik etkileri, yalnızca bireysel değil, aynı zamanda toplumsal bir mesele olarak ele alınmalı; bu felaketlerin yaralarını sarmak için hem yerel hem de küresel düzeyde bütüncül yaklaşımlar benimsenmelidir.
Toplum olarak, doğayla bağımızı yeniden inşa etmek ve geleceğe umutla bakabilmek için, bu tür felaketlerden ders çıkarmak zorundayız.
Uzm. Psikolog Diğdem Keskin