Biz Bu Vatanın Öz Evlatlarıyız

İzin sezonu yine geldi çattı. Avrupa’nın dört bir yanından yüz binlerce Türk vatandaşı, aylarca hayalini kurduğu o mübarek toprağa kavuşmak için yola koyuldu. Arabaların bagajında bavullar, gönüllerde sevdalar, gözlerde memleket hasreti…

Ama ne zaman bu mevsim gelse, sosyal medyada, bazı köşe yazılarında ve hatta milletin vekili sıfatını taşıyan bazı ağızlarda yine aynı hazımsızlık, aynı ötekileştirme, aynı değersizleştirme.

Peki biz ne yaptık da bu kadar kolay hedef haline geldik?

Avrupa’da yaşamak demek, refah içinde tatil yapmak, konforlu hayat sürmek değildir. Biz dişimizle tırnağımızla kazandık her kuruşu. Yıl boyunca gece gündüz çalıştık, alın terimizi döktük. Sıla-i rahim yapmak, yılda bir ay hasret gidermek için geldiğimiz bu vatan topraklarında neden bu kadar horlanıyoruz?

Biz yalnızca tatil yapmaya gelmiyoruz; döviz getiriyoruz, yatırım yapıyoruz, memlekete elimizi uzatıyoruz.

Her yıl Türkiye ekonomisine milyarlarca liralık katkı sunan bizler, bir teşekkür beklemedik, beklemeyiz. Ama bu hakareti, bu küçümsemeyi de hak etmiyoruz.

Bazılarına göre biz “yabancıyız”, “misafiriz”, hatta “bağlantımız zayıf”…

Buradan açıkça söylüyorum:
Türkiye sizin sadece “ülkeniz” olabilir, ama bizim için VATANDIR.
Biz o toprağa sadece bağlı değil, ona sevdalıyız.

Öyle sevdalıyız ki,
Öldüğümüzde bile oraya dönmek istiyoruz.
Yüz binlercemiz yıllardır cenaze fonlarına üye. Her yıl düzenli ödeme yapıyoruz. Çünkü biliyoruz ki bedenimiz burada kalabilir, ama ruhumuz memlekete ait.

Gönlümüzde tek bir dua var:
“Ben bu vatanda doğdum, oraya da dönmek istiyorum; ölmeden önce olmazsa, öldükten sonra…”

Şunu bilsin herkes:
Biz bu milletin sadece izleyicisi değil, taşıyıcısıyız.
15 Temmuz’da meydanlardaydık.
6 Şubat depremlerinde ilk biz koştuk.
Tırlar dolusu yardım, milyonlarca Euro’luk destek bizden geldi.

Yakınlarımızdan biri dara düştüğünde biz buradan seferber oluruz.
Kiminin çocuğu evlenecek, kiminin düğün salonu eksik, kiminin acil ilaca ihtiyacı var…
Avrupa’da olmayanı temin edip Türkiye’ye gönderen, geceyi gündüze katan, memleket için elini taşın altına koyan hep biz olduk.

Ama artık istiyoruz ki, yalnızca döviz gönderdiğimizde değil, sözümüz geçtiğinde de hatırlanalım.
TBMM’de temsil hakkı istiyoruz.
Yalnızca siyasi değil, kültürel ve toplumsal anlamda da varız.
Bedenimiz Avrupa’da olabilir, ama kalbimiz, yüreğimiz, benliğimiz Türkiye’de atıyor.

Bakın bugün millî takımın %90’ı gurbetçilerin çocuklarından oluşuyor.
Hepsi Ay-Yıldızlı bayrağı alnının teriyle, yüreğinin gücüyle temsil ediyor.

Allah korusun, yarın ülkemize bir tehdit gelse,
Bir yan gözle bakılsa bu bayrağa,
İlk uçağa biz bineriz!

Gözümüzü kırpmadan, “Vatan” diyerek yola düşeriz.

Çünkü biz vatanımızı, bayrağımızı, milletimizi seviyoruz.
Yalnızca sevdiğimiz için değil, kendimizi ait hissettiğimiz için…

Bugün Avrupa’da yaşayan milyonlarca Türk, hem yaşadığı ülkeye saygılı, hem de ana vatanına sadık bir hayat sürüyor.
Gönüllü kültür elçisiyiz.
Türkçemizi yaşatıyor, çocuklarımıza vatan sevgisini miras bırakıyoruz.
Aidiyetimizi hiçbir zaman kaybetmiyoruz.

Arabamızdan, yazlığımızdan, evimizden size ne?
Kimseye yük olmadan kazandık, helal lokmamızı ülkemizle paylaştık.

Ve şunu herkes bilsin:

Türkiye sadece 785 bin kilometrekare değildir.
Nerede bir Türk yaşıyorsa, bana göre orası Türkiye’dir.
Vesselam.

Netice olarak…

Buradan herkese bir tavsiyem var:
Benim kaleme aldığım “Avrupa’da Türk Olmak ve Türk Kalabilmek” adlı kitabımı mutlaka okuyun.
Bu kitap, yalnızca benim değil, Avrupa’daki milyonlarca Türk’ün kalbinin sesidir.
Okuyun ki anlayın…
Anlayın ki artık ötekileştirmeyin…


Biz bu vatanın sadece misafirleri değil, öz evlatlarıyız.
“Türkiyeli” değil, Türk’üz biz.
Ve bu sevdanın adı da:
TÜRKİYEM

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu