CHP’de Strateji Krizi, Bursa Sarmalı

Türkiye siyasetinde son yılların en kritik dönemeçlerinden birine tanıklık ediyoruz.
Mart yerel seçimleri sonrası ortaya çıkan tablo, aslında CHP için tarihi bir fırsat barındırıyordu.
Ekonomik sıkıntılar, geçim derdi ve iktidara duyulan tepki, seçmenin davranışlarını değiştirdi.
Vatandaş, kimi sandığa gitmeyerek, kimi de oy tercihini değiştirerek AK Parti’ye adeta bir uyarı mesajı vermişti.
Bunun sonucunda yıllardır “kale” denilen birçok il ve ilçede AK Parti gerilerken, CHP uzun bir aradan sonra ilk kez büyük bir ivme yakaladı.
Ama tam da bu noktada CHP, bu ivmeyi kalıcı hale getirecek çalışılmış bir strateji üretemedi.
Parti yönetiminin enerjisi büyük ölçüde Ekrem İmamoğlu’nun etrafında dönmeye başladı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in sürekli İmamoğlu’nun gölgesinde kalması, partiyi sahipsiz bıraktı. İç ve dış kavgalardan arındıramadı.
Oysa iyi planlanmış bir yol haritası ve dengeleri koruyan bir yönetim tarzıyla, CHP için önümüzdeki genel seçimlerde bile iktidar şansı doğabilirdi.
Elbette İmamoğlu’nu korumak siyaseten anlaşılır bir refleks olabilir.
Ama koskoca partiyi tek bir kişiye endekslemek, bana göre büyük bir hata oldu.
Bugün haber kanallarında sık sık şu cümleler dönüyor:
“CHP’li belediye başkanı AK Parti’ye geçti…”
“Şu ilin belediye başkanı Cumhurbaşkanı’ndan onay bekliyor…”
Bu söylentiler yayıldıkça CHP’nin oy kaybı ve güven erozyonu daha da arttı.
Oysa ki…
Güçlü bir muhalefet, merkezi iktidarı kontrol altına alır.
Ve güçlü bir muhalefet sadece siyaset için değil, ülkenin geleceği için de hayati öneme sahiptir.
Özgür Özel, enerjisinin tamamını İmamoğlu’na harcamak yerine bunu doğru bölüştürmeliydi.
Belediye başkanlarının haklarını savunurken, partiyi boş ve sahipsiz bırakmamalıydı.
Bugün hâlâ geç kalınmış değil, fakat vakit çok daraldı.
Aksi halde zincirleme istifalar ve söylentiler, sonunda ortada “CHP” diye bir şey bırakmayabilir.
CHP’nin çıkış yapabilmesi için, kişilere endeksli değil, kurumsal akla dayalı kolektif bir stratejiye ihtiyacı var.
Türkiye siyasetinde son aylarda dikkat çeken hareketlilik Bursa’ya da sıçramış durumda.
İstanbul’dan Aydın’a uzanan operasyonlar, görevden almalar ve partiler arası geçişler derken, gözler bu kez Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’e çevrildi.
Sosyal medyada dolaşan iddialar, Bozbey’in AK Parti’ye geçeceği yönünde.
Kimi “operasyon” dedi, kimi “yeni pozisyon arayışı” yorumları yaptı.
Bozbey ise Yenişehir’deki bir programda bu söylentilere yanıt verdi:
“Nilüfer’de dört dönem başkanlık yaptığım dönemlerde de bu söylentiler vardı, Büyükşehir’de de oldu. O gün ne söylediysem bugün de aynısını söylüyorum: Bu dedikodulara gülüp geçiyorum. Biz Bursa’ya hizmet için buradayız.”
Dikkat çekici olan, bu söylentilerin sadece sosyal medyada değil, CHP’ye yakınlığıyla bilinen iki önemli ulusal gazete, Sözcü ve Cumhuriyet’te de haberleştirilmesi dikkat çekici.
Yerel basında ise günlerdir en çok konuşulan konu bu.
Ama AK Parti Bursa İl Başkanlığı’ndan tek bir açıklama gelmedi.
Ne yalanlama, ne doğrulama…
Bu suskunluk, perde arkasında gerçekten bir şeyler olup olmadığı sorusunu büyütüyor.
Bozbey, dört dönemlik Nilüfer belediye başkanlığında partizanlıktan uzak bir profil çiziyordu.
Büyükşehir’e geçtiğinde de nispeten aynı tavrı sürdürdü.
Seçildikten sonra yaptığı açıklama hâlâ hafızalarda:
“Rozetimi çıkardım. Artık Bursa’nın belediye başkanıyım.”
Bugün de aynı çizgisini sürdürmeye çalışıyor olsa da…
Ancak siyasetin gerginleştiği bu dönemde hakkında davalar, çeşitli söylentiler ve “görevden alınacağı” yönündeki iddialar gündemde yer almaya devam etse de.
Bursa bu tartışmalar yüzünden sürekli geri planda kalıyor.
Her dönem farklı krizlerle uğraşıldı ama sonuç değişmedi:
Bursa, hak ettiği yatırımları ve siyasi enerjiyi alamadı.
Oysa bu şehir, sanayisi, tarihi, turizmi ve genç nüfusuyla çok daha fazlasını hak ediyor.
Mustafa Bozbey’in AK Parti’ye geçip geçmeyeceğini zaman gösterecek.
Varsa davaları da elbette yargı karara bağlayacak.
Ama görünen tablo şu:
Bozbey, en azından şimdilik, Bursa’ya hizmet etmeyi öncelediğini açıklaması.
Ve en önemlisi…
Artık her ne olacaksa da bir an önce olsun.
Bursa’nın kaybedecek daha fazla zamanı yok.