Aynı Elden Çıkma Hamleler

Öncelikle şunu belirtmek isterim:
Bu yazıyı kaleme alırken, yaşananları tüm çıplaklığıyla ve siyaseten tamamen bağımsız bir yerden değerlendiriyorum.
Ne bir tarafın avukatıyım ne de bir başka tarafın savunucusu.
Sadece olanı, gördüğümüzü ve belgeleriyle ortaya çıkan gerçekleri aktarıyorum.
Bursa son günlerde çok ağır bir sınavdan geçiyor.
Sadece taşla, toprakla değil; aidiyetle, mücadeleyle ve tarih bilinciyle örülmüş bu şehirde artık siyasetin dili değil, kumpasın dili konuşuluyor.

Geçtiğimiz günlerde Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’e yönelik bir kumpas denemesi yaşandı.
Mehmet Akif Ersoy Kültürevi’nin bahçesine, bir temizlik görevlisi tarafından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın posteri seriliyor.
Ardından bir başka kişi, bu görüntüyü bahçenin demir parmaklıkları arkasından fotoğraflıyor.
Sosyal medyada hızla yayılan bu görüntülerle birlikte, “CHP’li Büyükşehir Belediyesi Cumhurbaşkanının posterine basıyor” algısı oluşturulmaya çalışılıyor.

Ama ne oldu?
Her şey saniye saniye güvenlik kameralarına yansıdı.
Planın nasıl kurgulandığı, posteri kimin getirdiği, ne zaman yere serildiği, kimin fotoğrafı çektiği ve bunun ne şekilde yayına verildiği an be an izlendi.
Gerçek ortaya çıktı:
Bu olay açık bir kumpastı.

Bir düşünelim…
Bir belediye başkanı gerçekten kalkıp Cumhurbaşkanı’nın posterini yere serip kendi geleceğine sıkar mı?
Hele ki bugüne kadar AK Parti ile hiçbir zaman ciddi bir kriz yaşamamış, siyaseten dengeli durmaya özen göstermiş biri?
Kurgu zaten en başından çökmüş durumda.
Bir plan yapıyorsunuz ama o kadar basit, o kadar özensiz ki…
Kendi içinde bile tutarsız. Ve çirkince.
Ve açık konuşmak gerekirse;
Allah’tan o kamera kayıtları var.
Yoksa bu ucuz kumpas, Bozbey’in üzerine yapışır, kamuoyunda bambaşka algılar oluşurdu.
Bu arada benzeri bir komplo da Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın’a yapıldı.
Hayvan barınağı üzerinden kamuoyuna bir linç dalgası servis edildi.
Ama konunun detaylarını bir sonraki yazımda paylaşacağım.
Bitimi?
Hayır, bitmedi…
Olaylar olayları doğuruyor.
Öte yandan geçtiğimiz haftalarda yaşanan BURULAŞ grevi de dikkat çekici bir başka gelişmeydi.
Başkan Bozbey’in tüm uzlaşmacı tekliflerine rağmen sendika direndi.
Ancak halktan destek görmeyince, 12 saat sonra aynı teklif kabul edilerek grev sona erdi.
Aynı teklif, başka şehirlerde neden sorun çıkarmadı da burada grevle karşılık buldu?
Yoksa bir yerlerden talimat mı geldi?
Ve şimdi de gündemde, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün tarihi belediye binasına el koyma girişimi var.
1880’lerde inşa edilmiş, 1928’de Bursa Belediyesi adına tescillenmiş bu simge yapıya, Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından birden bire “Artık burası bizim, kira ödeyeceksiniz” deniliyor.
Başkan Bozbey’in iddiasına göre, Bölge Müdürü kendisine şu ifadeyi kullanıyor:
“Kiranızı ödemezseniz gelir ben otururum oraya.”
Bu cümle, yalnızca o kişiye mi ait?
Yoksa arkada daha büyük bir senaryo mu var?
AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan’ın bu iddialarla ilgili bir açıklama yapıp yapmayacağı kamuoyunda merakla bekleniyor.
Geçtiğimiz ay yaptığı açıklamalarda “meclis çoğunluğu bizde” vurgusu yapmış, ayrıca kamuoyunda geniş yankı uyandıran “üç zarf” çıkışıyla da dikkat çekmişti.
Bu açıklamaların ardından yaşanan gelişmeler, bazı çevrelerde “Yaşananlar siyasi bir gerilimin yansıması mı?” sorusunu beraberinde getirdi.
Ancak bu konuda net bir değerlendirme yapılabilmesi için, tarafların daha açık ve yapıcı bir dille kamuoyunu bilgilendirmesi büyük önem taşıyor.
BURULAŞ greviyle yaratılan kriz,
Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün tarihi belediye binasına el koyma hamlesi
ve
Mehmet Akif Ersoy Kültürevi’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın posteri üzerinden sahnelenen komplo,
artık bu şehirde yaşananların birer münferit olay değil, organize bir yıpratma operasyonunun parçaları olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Gördünüz mü işte…
Aslında toplantının ana gündemi ulaşım yatırımlarıydı.
Yeni projeler, yapılacak düzenlemeler, halkın hayatına dokunacak hizmetler konuşulacaktı.
Ama ne yazık ki bu tür yapıcı meseleler değil, gündemi esir alan kumpaslar konuşuldu.
Ve biz de doğal olarak o gerçek hizmet başlıklarını arka sıralara atmak zorunda kaldık.
Gerçi kıymetli meslektaşlarım bu konulara dün değindiler,
siz de o yazılardan detayları mutlaka okumuşsunuzdur.
Ben ise bu yazıda algıların, senaryoların ve karanlık kurguların gölgesinde kalan tarafı anlatmak istedim.
Çünkü ulaşım da önemli, ama önce insanların aklındaki sis perdesini kaldırmak gerekiyor.
Yatırımın değeri olur; ama itibar, güven ve toplumsal vicdan gibi bazı şeylerin telafisi olmaz.
Ama artık görünen şu ki;
Bursa’da yeni bir dönemin kapısı açılmış durumda.
Siyasi rekabetin yerini senaryolar, projelerin yerini algı operasyonları almış gibi.