Asgari Ücret Zam Konuşması Etiketlere Yansıdı Bile

Asgari ücret ve emekli maaşlarına yapılacak zamların gündemde olduğu şu günlerde,

piyasalarda tuhaf bir hareketlilik dikkat çekiyor.

Henüz zam oranları açıklanmamış olmasına rağmen,

market raflarındaki ve pazar tezgahlarındaki etiket fiyatları şimdiden yukarı doğru oynamaya başladı.

Bu durum, vatandaşın aklına şu soruyu getiriyor:

Zam açıklanmadan fiyatlar artıyorsa, zam yapıldıktan sonra neler olacak?

Maalesef, bunun yanıtını tahmin etmek zor değil.

Daha zam bile yapılmadan etiketlerin bu kadar çıkmış olması,

zam sonrasındaki fiyat dalgalanmalarının önceden habercisi gibi.

Aslında, birçok kişiye göre, çözümün adresi maaşlara zam yapmak değil.

Maaşların artırılması kuşkusuz işçiler ve emekliler için bir nefes alma fırsatı.

Ancak bu nefes, çoğu zaman uzun sürmüyor.

Neden mi?

Çünkü maaş zamları cebimize girmeden,

fiyat artışları cebimizden çıkıyor.

Market ve pazarda etiketler şimdiden zam beklentisine göre ayarlanıyor.

Bu durumun arkasında sadece “maliyet” bahanesi değil, aynı zamanda “piyasa manipülasyonu” yatıyor.

Enflasyonun Gözü Kör

Enflasyon, piyasanın kendisini garantiye alma refleksiyle harekete geçiyor.

Zam beklentisi oluşur oluşmaz,

“Bu ürünün maliyeti artacak” düşüncesiyle fiyatları şimdiden yukarı çekiyorlar.

Henüz maliyet artmadan, satıcılar kendi “maliyet artışı”nı öngörerek fiyat artırıyor.

Peki, bu gerçekten maliyet mi yoksa tamamen “psikolojik fiyatlama” mı?

Bu sorunun yanıtını herkes iyi biliyor.

Fiyat etiketleri her yeni haberle birlikte değişirken,

vatandaşın mutfağındaki tencere kaynamıyor.

Her gün yeni bir zam dalgasıyla karşılaşan vatandaş,

bazen bir kilo domatesi, bazen de bir paket makarnayı lüks bir tüketim aracı gibi görüyor.

Vatandaş Neden Mağdur Oluyor?

Zam yapıldıktan sonra ortaya çıkan tablo,

vatandaşın eline geçen kocaman “hiçbir şey”dir.

Maaş artışının sağladığı kazancın çok daha fazlası,

gıda, temizlik ve temel tüketim ürünlerinin fiyatlarındaki artışla buharlaşıp gidiyor.

Her maaş artışı sonrası,

“Artık biraz daha rahatlarız” diyen vatandaş,

markete gittiğinde bunun bir yanılsama olduğunu görüyor.

Doğru Strateji Nedir?

Bu noktada öne çıkan öneri şu:

Maaşlara zam yapmak yerine piyasalardaki fiyat artışlarını kontrol altına almak.

Yani, enflasyonla mücadeleye öncelik vermek.

Aksi takdirde, maaşların artması,

enflasyonu besleyen bir unsura dönüşüyor.

Zamların maliyeti artıyor,

artışın etkisi çok kısa sürede eriyip gidiyor.

Halk, “Zam yapıldı ama elimizde bir şey kalmadı” demekten yoruldu.

Peki, Nasıl Yapılır?

Bunun yolu fiyat denetimini sıkılaştırmaktan geçiyor.

Marketlerin, toptancıların, aracıların “keyfi fiyat artışı” yapmalarının önüne geçilmesi gerekiyor.

Denetim artmadan, yaptırım uygulanmadan fiyatların düşmesini beklemek çok zor.

Önlemler Neler Olabilir?

Bu noktada fiyat sabitleme mekanizmaları, şeffaf denetim süreçleri ve

vatandaşın bilinçlendirilmesi gibi adımlar gündeme gelmeli.

Ve;

maaşlara zam yapmak yerine fiyat artışını kontrol altına almak daha akılcı bir çözüm olur.

Asgari ücretlinin ve emeklinin alım gücü,

zamlarla değil fiyat artışlarının durdurulmasıyla korunabilir.

Her zam döneminde aynı senaryoyla karşılaşıyoruz.

Vatandaş zam beklerken,

zamdan önce gelen fiyat artışlarıyla maaşının yetmediğini daha en baştan fark ediyor.

Bu kısır döngü kırılmadıkça,

“zam” vatandaşın eline değil, etiket fiyatının üzerine yazılıyor.

Bu, sadece ekonomiyle değil,

aynı zamanda toplumsal huzur ve refahla ilgili bir mesele.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu