Bursa’da Kentsel Dönüşüm: Vicdani Bir Sorumluluk

Bursa, tarihi zenginliği, sanayisi, doğası ve kültürüyle Türkiye’nin en kıymetli şehirlerinden biri. Ancak bu güzelliklerin hemen altında büyük bir gerçek yatıyor: deprem riski.
Fay hatlarıyla çevrili, zemini birçok noktada zayıf ve sıvılaşmaya açık olan bir şehirde yaşıyoruz. Bu yüzden artık “ileride bir gün olur” demek yerine, “şimdi ve derhal” demek zorundayız.
Kentsel dönüşüm, sadece beton yığınlarını yenilemek değil; can güvenliğini sağlamak, insan hayatını öncelemek ve gelecek nesillere yaşanabilir bir şehir bırakmaktır.
Bu çerçevede kenti yönetenlerin bu meseleye yaklaşımı, sadece teknik değil; ahlaki ve vicdani bir sorumluluk haline gelmiştir.
Bursa’da yaşanan son yerel seçimler bir yönetim değişikliği getirdi. Ancak burada mesele sadece isimlerin değişmesi değil. Asıl fark, bu görevlere nasıl bir niyetle ve hangi vizyonla oturulduğu.
Geçmiş dönemde Alinur Aktaş ve bazı ilçe belediye başkanları, kentsel dönüşümle ilgili önemli adımlar atmıştı. Planlamalar yapıldı, bazı uygulamalara geçildi. Özellikle Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz, sürece katkı sağlamaya çalışan bir isim olarak öne çıktı.
Ancak Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in göreve gelişiyle birlikte bu sürecin daha kararlı, görünür ve sahada karşılık bulan bir yapıya dönüştüğü açıkça görülüyor.
Yıllardır raporlarda kalan, sadece konuşulan meseleler artık gerçek temellere dönüşmüş durumda.
Başkan Bozbey, görevinin henüz ilk aylarında Arabayatağı Mahallesi’nde ilk kentsel dönüşüm temelini attı. 112 konut ve 8 dükkândan oluşan bu proje belki sayısal olarak küçük görünebilir.
Ama burada asıl mesele rakam değil, iradedir.
Ve bu irade, uzun yıllardır “acaba bir gün olur mu?” diye bekleyen mahalle sakinlerinin artık “evet, başlandı” demesine neden olan bir güven duygusudur.
Temel atma töreninde Başkan Bozbey’in dile getirdiği bir cümle, konunun ciddiyetini net biçimde ortaya koyuyor:
“Bu artık bir tercih değil, bir yaşam hakkıdır.”
Bu cümle, bu işi ne kadar ciddiye aldığını anlatmak için yeter de artar bile.
Ekonomik açıdan da örnek bir yöntemle ilerleniyor. Belediye kasasından 500 milyon liranın üzerinde çıkması beklenen bu proje, kat karşılığı modeliyle çözüldü. Böylece hem bütçe zorlanmadı hem de halkın ihtiyacı karşılandı.
Bozbey’in teknik detaylara hâkimiyeti ve ekonomik gerçekçilikle hareket etmesi, onun sahada nasıl bir yönetici olduğunu gösteriyor.
Üstelik sadece binalar yapılmıyor. Yeni yollar, alternatif güzergâhlar, 30 ve 60 metrelik arter planlamalarıyla Bursa’nın ulaşım yükü de hesaba katılıyor.
Yani mesele sadece konut yapmak değil, yaşamı dönüştürmek.
Burada unutulmaması gereken bir gerçek var:
Önemli olan bu işi kimin yaptığı değil.
Hangi partiden olduğu da değil.
Önemli olan bu şehirde yaşayan yüz binlerce insanın güven içinde yaşayacağı bir düzenin kurulup kurulmadığıdır.
Bu irade var mı?
Evet.
Bu cesaret gösterildi mi?
Evet.
Bu şehirde artık “önce insan” diyen bir anlayış var mı?
Görünen o ki evet.
Mustafa Bozbey’in Arabayatağı’nda attığı temel, sadece beton değil;
umut, güven ve sorumluluk karışımı bir temel olarak görülmelidir.
Kentsel dönüşüm; ihale dosyalarıyla değil,
insana verilen değerle yapılır.
Atılan bu ilk adım belki küçük bir başlangıç ama doğru bir yönün ilk taşı.
Bu yüzden unutulmamalıdır ki:
Kentsel dönüşüm sadece mimari değil, aynı zamanda vicdani bir projedir.
Ve bu vicdan, bugün Bursa’da işlemeye başlamıştır.