Bu Şehir Bu Firmalara Güveniyor


BTSO’nun her yıl hazırladığı “250 Büyük Firma” çalışması, bir gerçeği bütün çıplaklığıyla önümüze koyuyor.
Rakamlarla sizi boğmayayım ama tabloyu şöyle özetleyebilirim:
Ciro ciddi biçimde yukarı gitmiş, karlılık ise belirgin şekilde aşağı gelmiş.
Yani Bursa iş dünyası, “piyasa durdu, kimse alışveriş yapmıyor” diye bir köşeye çekilip ağlamamış.
Tam tersine, vites büyütmüş, daha çok üretmiş, daha çok satmış, daha çok ihracat yapmış.
Ama kazandığı paranın önemli kısmını da finansman maliyetlerine teslim etmek zorunda kalmış.
Kar açıklayan firma sayısı, bir önceki yıla göre belirgin şekilde azalmış.
Toplam kar ise keskin bir düşüşle aşağıya inmiş.
Kısacası; satışlar genişlerken, kar marjları daralmış.
En çarpıcı nokta şu:
Firmaların ana işi olan üretim ve satıştan elde ettiği faaliyet karı var ya…
İşte bu karın üstüne binen finansman yükü öyle bir seviyeye gelmiş ki,
artık karı gölgede bırakır hale gelmiş.
Şirket önce kazanıyor, sonra o kazancı faize geri veriyor.
Bütün bunlar kolay şeyler değil.
Ama burada durup hakkı teslim etmek gerekiyor:
Bu zor tabloda bile Bursa’daki firmalar, “şehri, işçisini, tedarikçisini” düşünerek yoluna devam ediyor.
Evet, karları inceliyor.
Ama bu firmalar, Bursa’nın sanayisini, on binlerce çalışanı, bağlı aileleri hesaba katıp
karından feragat ederek fabrikasını, işletmesini, üretimini ayakta tutmaya çalışıyor.
“Benim karım biraz azalsın ama çarklar dursun, kapı kapansın” demiyorlar.
Tam tersine, sürdürülebilirliği korumak için göğüslerini siper ediyorlar.
Bu yüzden, tüm bu rakamların arasında belki en çok şunu söylemek gerekiyor:
Bu firmaları alkışlıyoruz.
Zor bir süreçten geçerken, sadece kendi bilançolarını değil,
Bursa’yı, çalışanını, tedarik zincirini, kentin geleceğini düşünerek hareket ediyorlar.
Dünya tarafında tablo malum:
Savaşlar, jeopolitik gerilimler, korumacı politikalar, yavaşlayan büyüme…
İçeride ise sıkı para politikası, yüksek finansman maliyeti, artan enerji ve işgücü giderleri…
Böyle bir ortamda ayakta kalmak bile başlı başına bir başarı ve fedakarlık.
İşte tam bu noktada BTSO’nun ve Başkanı İbrahim Burkay’ın rolünü de görmezden gelemeyiz.
Hem Ankara nezdinde reel sektörün sorunlarını dillendirmek,
hem de sahada somut projelerle sanayi ekosistemini güçlendirmek için yoğun bir çaba var.
Bugün Bursa’daki bu 250 firmanın,
tüm baskılara rağmen halâ üretmesi, ihracat yapması, istihdam sağlaması
bir yanıyla da bu birlikte hareket etme kültürünün sonucu.
Bakıyoruz:
Bursa’nın ihracatı, Türkiye ortalamasının üzerinde artıyor.
Dünya nefesini tutup beklerken, Bursa hala dış pazarlara mal satabiliyor.
İstihdam artıyor, on binlerce insan bu firmalar sayesinde evine ekmek götürüyor.
Karlılık düşerken bile üretim, ihracat ve istihdamdan vazgeçmeme iradesi çok net.
Elbette kimse romantik değil.
Firmalar da biliyor: Bu tablo sonsuza kadar böyle gidemez.
Finansmana erişimin bu kadar pahalı olduğu bir yerde,
yatırım iştahı sınırlı kalır, risk iştahı düşer.
Bu yüzden “en büyük engel finansmana erişim maliyeti” vurgusu boşuna değil.
Politika faiziyle piyasa faizi arasındaki makasın daralması,
kaynakların daha verimli ve katma değeri yüksek alanlara yönelmesi,
Orta Vadeli Program hedeflerinin sahada gerçek karşılık bulması…
Bunlar, sadece teknokrat cümleleri değil; Bursa’daki fabrikaların ışıklarının yanmaya devam etmesi için hayati başlıklar.
Öte yandan BTSO’nun TEKNOSAB’dan BUTEKOM’a, MESYEB’den Model Fabrika’ya,
Bursa Business School’dan GUHEM’e kadar uzanan projeleri de
bize şunu anlatıyor:
Artık “çok üretenden” ziyade “akıllı ve verimli üreten”in öne çıktığı bir dönemdeyiz.
Dünya da buna göre dizayn oluyor.
Ucuz işçilik devri geride kalırken,
teknoloji, dijitalleşme ve verimlilik üzerinden rekabet öne çıkıyor.
Bursa, sanayi birikimi ve girişimcilik ruhuyla bu dönüşüm için güçlü bir aday.
Listeye baktığımızda, zirvede yine otomotiv ve ona bağlı sektörleri görüyoruz.
Ama sadece otomotiv değil; gıdadan perakendeye, makineden enerjiye,
plastikten hizmete uzanan geniş bir yelpaze var.
Bu da bize şunu söylüyor:
Bursa, tek ayak üzerinde duran bir ekonomi değil; çok sütunlu bir sanayi şehri.
Toparlarsak…
Bu tablo, bir yandan uyarı niteliği taşıyor:
“Dikkat edin, karlar inceliyor, finansman baskısı artıyor.”
Ama öte yandan da umut veriyor:
“Tüm zorluklara rağmen üretim sürüyor, ihracat devam ediyor, istihdam korunuyor.”
Evet, oranlar düşmüş olabilir.
Evet, karlılık sıkışmış olabilir.
Ama pes etmeyen, hala üretime ve ihracata dayanarak yol almaya çalışan bir Bursa iş dünyası var.
Bu, hafife alınacak bir şey değil;
tam anlamıyla fedakârlık ve sorumluluk örneği.
Dileğimiz ne?
Ülkedeki ekonomik sıkıntıların bir an önce daha olumlu bir yöne evrilmesi…
Faiz yükünün hafiflemesi…
Ve bu şehri, bu ülkeyi ayakta tutan firmaların nihayet rahat bir nefes alması.
O gün geldiğinde,
Bugün büyük özveriyle çarkları döndürmeye çalışan bu firmalar,
hem üretimlerini hem de istihdamlarını daha da artıracak güç ve moral bulacaktır.
Çünkü tablo çok net:
Bu şehir bu firmalara güveniyor,
bu firmalar da bu şehre ve bu ülkeye…



