Enflasyon Düşüyor da Hayat Neden Ucuzlamıyor?

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek,
son açıklamalarında enflasyon beklentilerindeki gerilemeye
dikkat çekiyor.

Merkez Bankası’nın “Sektörel Enflasyon Beklentileri” anketine göre,
önümüzdeki 12 aya dair enflasyon beklentilerinde
kayda değer bir düşüş var.

Kağıt üzerinde tablo daha iyi görünüyor,
grafikler geçen yıla kıyasla daha sakin.

Peki o zaman şu soruyu sormak hakkımız değil mi:
Madem enflasyon düşüyor, neden hayat ucuzlamıyor?

Çünkü sokaktaki vatandaş için
“enflasyon beklentisi” diye bir kavram yok.

Onun için tek bir gerçek var:
Ay başındaki maaş ve ay sonundaki cüzdan.

Market raflarında her gün değişen etiketler,
elektrik ve doğalgaz faturaları, kiralar, ulaşım giderleri…

İnsanlar her ay, hatta her hafta
yeniden bütçe yapmak zorunda kalıyor.

Enflasyon düşüyor denilen bir dönemde bile,
mutfak masrafları azalmıyor,
tam tersine artmaya devam ediyorsa,

vatandaş için o düşüşün
bir anlamı kalmıyor.

Ekonomi yönetimi “dezenflasyon sürecine girdik” diyor.
Güzel.

Fakat bu süreç, sadece grafiklerde görülen
teknik bir inişten ibaret kalırsa,

toplumsal karşılığı olmayan bir başarı hikayesine
dönüşür.

Dar gelirli için başarı;

Pazara gittiğinde fileyi yarım doldurmak zorunda kalmaması,
Fatura geldiğinde “Bu ay nasıl ödeyeceğim?” diye kara kara düşünmemesi,
Çocuğunun okul masrafını hesaplarken
temel ihtiyaçlarından kısmak zorunda kalmaması demek.

Bugün bunların hangisi kolaylaştı?

Üstelik enflasyon düşerken bile
fiyatların yüksek seviyelerde “yapışıp kalması”
ayrı bir sorun.

Ekonomi literatüründe buna “fiyat katılığı” deniyor;
vatandaşın dilinde ise
“bir şey ucuzlarken hiç görmedik” diye özetleniyor.

Akaryakıt, temel gıda, barınma ve enerji kalemlerinde
yaşanan artışlar geri gelmiyor;

sadece yeni zamlara kısa molalar veriliyor.

Bir diğer mesele de gelir tarafı.

Enflasyon aşağı gelse bile,
ücretler erimişse,

kaybedilen alım gücünün
telafisi gerekiyor.

Asgari ücretli, emekli, dar gelirli;
hepsinin ortak cümlesi şu:

“Artışa değil, en azından
ay sonunu getirebilmeye razıyız.”

Bugün hala milyonlar,
aldığı maaşı kira, fatura, mutfak üçgenine bölmeye çalışırken
nefes alamıyor.

Enflasyon düşerken, gelirler yerinde sayıyorsa,
hatta yeni vergi ve zamlarla daha da daralıyorsa,

sokaktaki insan bu tabloya
nasıl “başarı” desin?

Devletin sosyal destek politikaları da
bu noktada kritik.

Elektrik ve doğal gazda bir dönem verilen destekler,
en azından belli bir kesim için
kısmi bir rahatlama sağlamıştı.

Şimdi belirli sınırların üstündeki tüketim için
desteğin kesilmesi konuşuluyor.

Oysa yüksek tüketimin sebebi
her zaman “israf” değil;

Dört beş kişilik bir aile,
kışın soğukta oturmamak için

doğal olarak daha fazla enerji harcıyor.

Kağıt üzerinde adil görünen sınırlar,
pratikte düşük gelirliyi bile
sistemin dışına itebiliyor.

Sayın Bakan sık sık,
“Fiyat istikrarını sağladığımızda refah da artacak” diyor.

Doğru; kalıcı refah için
düşük ve istikrarlı enflasyon şart.

Ancak toplumun büyük kesimi
şunu söylüyor:

“Refah artacaksa,
neden biz her geçen yıl
daha da kısarak yaşamak zorunda kalıyoruz?”

Ekonomi programları sadece
yabancı yatırımcının güvenini kazanmak,

sadece bilanço dengeleriyle övünmek için yapılmaz.

Asıl başarı, vatandaşın sofrasına,
yaşam kalitesine dokunan başarıdır.

Enflasyon, tek haneye inse bile,
bunun etkisi mutfakta hissedilmiyorsa,

insanlar “istatistik düştü ama hayat pahalı”
demeye devam eder.

Güven, sadece rakamlarla değil,
gündelik hayatla kurulur.

Bugün yapılması gereken;

Enflasyonla mücadeleyi sürdürürken
gelir adaletini güçlendirmek,

En düşük gelir gruplarını gerçekten hedef alan,
iyi tasarlanmış sosyal destek mekanizmalarını
korumak ve geliştirmek,

Fiyatlama davranışlarını sıkı denetleyerek,
fırsatçılığı en aza indirmek,

Vergi yükünü, en kırılgan kesimler yerine
ödeme gücü yüksek olanlara doğru
daha adil bir şekilde kaydırmaktır.

Enflasyonun düşmesi elbette
sevindirici bir hedeftir.

Ama şu gerçeği unutmamak gerekir:

Bu ülkede enflasyonun gerçekten düştüğüne,
ancak hayat ucuzlamaya başladığında,
mutfak biraz olsun nefes aldığında inanılacak.

O güne kadar,
“Enflasyon düşüyor da hayat neden ucuzlamıyor?” sorusu,

milyonların aklında ve dilinde
kalmağa devam edecek.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu