Hankendi’de Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın (EİT) Zirvesi.

Prof. Dr. Mehmet YÜCE
İran-İsrail Savaşının ateşkesle sonuçlanmasının ardında Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın (EİT) 17. zirvesinin Azerbaycan’ın işgalden kurtarılmış Karabağ’ın Hankendi gibi sembolik ve hassas bir şehirde yapılması, sadece teknik bir tercih değil, aynı zamanda çok katmanlı jeopolitik ve diplomatik bir mesaj niteliğindedir.
Ayrıca Kongreye İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan ve KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın katılması hem Türk Dünyası hem de Bölgesel işbirliği açısından Zirveye daha dikkat çekici bir karakter kazandırmıştır.
Türkiye-Azerbaycan ve Pakistan Liderlerinin kamuoyuna yansıyan samimi fotolar sadece fotoğraf olmaktan öte üç ülke arasındaki gelişen ve derinleşen işbirliğinin bir yansımasıydı.
Özetle EİT Zirvesi’nin Hankendi’de yapılması, sıradan bir diplomatik tercih değil; egemenlik, uluslararası tanınırlık, bölgesel entegrasyon ve sembolik güç projeksiyonu açısından stratejik bir adımdır.
Aynı zamanda, Karabağ’daki “savaş sonrası düzenin” artık yerleştiğini ve bu düzenin ekonomik boyutla tahkim edilmek istendiğini göstermektedir.
Bu karar, post-savaş yeniden yapılanma döneminin dönüm noktalarından biri olarak tarihe geçecektir.
O nedenle bu Zirve bugüne kadar yapılan zirvelerden birkaç adım öteye geçerek hem daha canlı ve proaktif hem de mesajlarla dolu bir zirve olarak akıllarda kalacaktır.
Bu zirvenin içerdiği mesajlarda üç başlık altında toplamak mümkündür:
Sembolik Anlam ve Egemenlik Mesajı:
Bilindiği üzere, Hankendi, 30 yıla yakın bir süre boyunca fiilen Ermeni kontrolünde kalan ve 2020’deki İkinci Karabağ Savaşı ile Azerbaycan’ın yeniden hâkimiyet sağladığı bir bölgedir.
Bu bağlamda, Zirvenin burada düzenlenmesi, Azerbaycan’ın Hankendi üzerindeki tam egemenliğini pekiştirme ve uluslararası platformda görünür kılma çabası yanında Ermenistan’a ve dolaylı olarak bu meseleye müdahil olan uluslararası aktörlere (örneğin Fransa, ABD ve Rusya’ya) yönelik
“Bu topraklar artık tartışmalı değil, fiilen ve hukuken Azerbaycan’ın ayrılmaz parçasıdır.”
şeklinde güçlü bir politik sinyaldir.
Bölgesel Entegrasyon ve Karabağ’ın Normalleştirilmesi:
EİT gibi ekonomik odaklı bir örgütün zirvesinin burada yapılması, Karabağ’ın geleceğini sadece bir savaş alanı değil, aynı zamanda:
- Ticaret, yatırım ve ulaşım entegrasyonu açısından yeniden inşa edilen bir merkez haline getirme stratejisinin parçasıdır.
- Karabağ’ın ekonomik hayata kazandırılması, enerji hatlarına, ulaştırma ağlarına ve bölgesel projelere entegre edilmesi süreci hızlandırılması politikalarını da içeren bir adımdır.
Ayrıca Pezeşkiyan’ın Hankendi’deki zirveye bizzat katılması, İran’ın fiilen Azerbaycan’ın Karabağ üzerindeki egemenliğini tanıdığına dair güçlü bir sembolik işaret niteliğindedir.
Bilindiği üzere İran, hem birinci hem de ikinci Karabağ savaşında Ermenistan’ı desteklemiş ve Ermenistan tezlerini savunmuştur.
Pezeşkiyan’ın katılımı, İran’ın önceki dönemdeki şüpheci ve çekingen tutumunu revize etme sinyali verdiği şeklinde de okunabilir.
Hankendi gibi sembolik bir mekânda İran Cumhurbaşkanı’nın yer alması, İran-Türkiye-Azerbaycan üçgeninde yeni bir sayfa açılabileceği beklentisini doğurmuştur.
Pezeşkiyan’ın Türk kökenli olması, Güney Azerbaycanlı kimliğiyle bu zirveye katılması ve özel görüşmelerinde Türkçe konuşması; Azerbaycan kamuoyuna ve Türk dünyasına yönelik pozitif bir imaj stratejisi olarak değerlendirilebilir.
İran kamuoyunda Azerbaycan-İsrail ilişkilerinin sorgulandığı bir dönemde Pezeşkiyan’ın zirveye katılımı, İran dış politikasında yeni bir denge arayışının, Azerbaycan’la ilişkilerde yumuşama sürecinin ve bölgesel gerçekliğe adaptasyonun güçlü bir göstergesidir.
Bu adım, sadece sembolik değil, bölgesel istikrar, entegrasyon ve diplomasi adına dönüştürücü etkiler yaratabilecek stratejik bir gelişme olarak görmek gerekir.
Sonuç olarak, Pezeşkiyan’ın Hankendi’deki zirveye katılması, sadece bir protokol ziyareti değil, aynı zamanda İran’ın Türk dünyasında rol alma arzusu, Azerbaycan’ın Karabağ’daki meşru egemenliğine verilen örtük destek ve Türkiye-Azerbaycan merkezli yeni Avrasya güç mimarisine yönelik bir katılım iradesinin tezahürüdür.
Türk Dünyası Bağlamı:
Bu zirveye Türk Devletlerinin liderleri ön plana çıkması ve liderler arasındaki samimi görüntüler, gözleri yeniden Türk Dünyası Teşkilatına çevirdi.
Dolayısıyla Hankendi’deki EİT Zirvesi, Türk Dünyası açısından;
- Karabağ Zaferinin diplomasiye taşınması,
- Ekonomik birlikteliğin coğrafi sınırları aşarak kurumsallaşması,
- Türk jeopolitiğinin Avrasya’da yeni bir eksen haline gelmesi
anlamında analiz edilmelidir.
Daha özet bir ifadeyle bu durum, Türk Dünyası’nın artık yalnızca etnik ya da kültürel bir kimlik değil, aynı zamanda stratejik bir aktör olarak dünya siyasetinde yer almaya başladığının güçlü bir kanıtıdır.
Bilindiği üzere, Türk Dünyası uzun süre “kültürel birlik” çerçevesinde tanımlanmış ya da küresel güçler tarafında bu şekilde olması istenmiştir.
Ancak son yıllarda bu yapı ekonomik, askeri ve jeopolitik boyutlarda kurumsallaşmaya, Türk dünyasının yalnızca sembolik ifadelerle değil, saha hâkimiyeti ve diplomatik prestij üzerinden de hareket ettiğini göstermektedir.
Hankendi’nde yapılan Zirve de bunun somut bir yansımasıdır.
Bu zirveyle birlikte Karabağ’ın Türk Dünyası perspektifinde stratejik bir merkez olarak yeniden konumlandırıldığı görülmektedir.
Bu gelişme aynı zamanda Türk devletlerinin jeopolitik alanda yükselen yeni blok olarak algılanmasını güçlendiriyor.
Zirveye KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın katılımı büyük bir önem arz etmiştir.
Özellikle Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin Güney Kıbrıs Rum Kesimini tanımaya ilişkin attıkları adımın yankıları devam ettiği ve
“TDT’de kriz mi var?” söylentilerinin yükseldiği bir konjonktürde Tatar’ın zirveye katılımı, bir taraftan kardeş ülkelerin KKTC diyaloglarını devam ettirdikleri mesajını verirken diğer taraftan
KKTC’nin uluslararası görünürlüğü ve Türk Dünyası’nın Kıbrıs Türklerini sahiplenme eğilimi açısından son derece anlamlı ve stratejik bir adım olmuştur.
Ayrıca KKTC’nin EİT gibi bölgesel örgütlere “gözlemci” statüsünde katılımı, KKTC’nin uluslararası sistem içinde yer bulma çabalarına katkı sağlamakta, KKTC’yi fiili tanınma yönünde adım adım ilerleten “yatay tanınma” stratejisinin bir parçası olarak görülmektedir.
KKTC’nin Zirveye bizzat Cumhurbaşkanı düzeyinde katılımı, KKTC’nin artık sadece Türkiye’nin gölgesinde değil, Türk Dünyası nezdinde de tanınmaya başladığının göstergesidir.