Hakkı Usta’nın Sessiz Vedası

Sevgili okurlarım,
Bugün sizi Bursa’nın eski sokaklarına götürmek istiyorum.
İpek Yolu’nun gölgesinde…
Zamanın usulca aktığı, insanın ruhunu dinlendiren o sokaklara.
Karakterimiz Hakkı Usta.
Bursa’da doğdu.
Babasından devraldığı küçük bir ayakkabı tamir dükkânı vardı Tuz Pazarı’nda.
Boyası eksik, tabelası soluk…
Ama her köşesi anılarla dolu.
Yirmi yaşında oturmuştu o taburenin üstüne ilk kez.
Zamanla parmakları nasır tuttu,
gözleri ipliğin ucunu görmez oldu.
Ama hiç şikâyet etmedi.
Ayakkabılar gelir,
yıpranmış umutlar gibi…
O ise her seferinde yeniden diriltirdi hepsini.
Kiminin tabanı açılmıştır,
kiminin bağı kopmuştur…
Ama o sabırla tamir ederdi.
“Bu ayakkabı yürür mü usta?” diye soranlara
her zaman aynı cevabı verirdi:
“Yürür evladım…
Yeter ki sahibi yürümek istesin.”
Yıllar geçti.
Yan sokakta yeni AVM açıldı.
Ucuz ayakkabılar dükkânını gölgede bıraktı.
Artık gelen giden azaldı.
O yine de dükkânını her sabah açtı.
O küçük demir sobayı her kış yaktı.
Camın kenarındaki eski radyosunu sessizce dinledi.
Ta ki geçen haftaya kadar…
Bir sabah komşuları dükkânın açılmadığını fark etti.
Kapıyı çaldılar…
Ses gelmedi.
Hakkı Usta’yı sabah yatağında,
sessizce uyurken buldular…
Cebinde sadece bir anahtar,
masasında yarım kalmış bir ayakkabı.
Dükkân o günden beri kapalı.
Ama o küçük tabure hâlâ orada duruyor.
Sanki Hakkı Usta yine gelecekmiş gibi…
Bursa’nın göbeğinde…
Tarihin tam kalbinde…
Zamanın bile unuttuğu bir han gibi: İpek Hanı gibi.
Belki de bazen en büyük hikâyeler
kimsenin görmediği o küçük hayatlardır.
Ne dersiniz?
Siz de yolunuz düşerse…
O eski dükkâna bir göz atar mısınız?