İllegal Aksiyoncular.

Bombalandılar.

Yakıldılar.

Yıkıldılar.

Evlerinden barklarından kovuldular.

Yüz binlerce insan katledildi.

Gençler, karanlık zindanlarda işkencelerle akıllarını oynattılar.

İdrarlarını içirdiler.

Dışkılarını yedirdiler.

Tecavüze uğradılar.

Elleri, kolları, başlarını bedenlerinden ayırdılar.

Gözlerini oydular.

Binlerce çoluk çocuk, bebek açlıktan öldü.

Onlar “açız” derken bile utanıyorlardı.

“Susadık” demeye haya duyuyorlardı.

Yerden, toprağa karışan unu avuçlarken, çocukların gözyaşları unu sessizce kardı.

Ama onlar hiç densizce feryat etmediler.

Dünya, onun için bu davaya sahip çıktı.

Filistin / Gazze halkının sabrına, mücadelesine.

Hayran bıraktılar kendilerine; insanlar akın akın İslam dinine koştu, müslüman oldu pek çok insan.

Onun için ayaklandık; din, dil, ırk gözetmeksizin.

Basından takip ettiğimiz kadarıyla biliyoruz:

Filistin’e özgürlük için dünyanın ayaklandığını.

Karşıt: Yahudisi.

Hristiyanı.

Müslümanı.

Din, dil, ırk kim varsa, kendi davaları gibi yürüyüşler yaptılar.

Sloganlar atıldı günlerce, aylarca — ve kaç yıl oldu bilmiyorum.

Bana çok uzun geldi.

Filistin / Gazze halkına ise sonsuzdu bu zaman dilimi.

Gemiler gitti geldi.

Gemiler döndü.

Kimi özgürlük adına, kimi ticaret!

İsrail, her zamanki gibi şeytani yüzünü hiç çekinmeden gösterdi.

Peki ya bizler!

Giden gemilerin ardından, heyecanla bir umut bekleyişi içinde, tüm samimiyetle “ha vardılar, ha varacaklar” diye…

Peki ya bazılarımız?

Kendini bilmez densizler!

Hadsizler!

İki günde kahramanlık destanı yazarken, 32 dişi ortada kahkahayla gülenler!

Kahkaha dolu absürt konuşmalarla kamuoyundan büyük tepki topladılar.

Bu kadar neşe, bu kadar keyif neden?

Kaç çocuğa umut oldunuz da bu kadar neşelisiniz?

Kaç kadını bağrınıza bastınız da kahkahayla gülüyorsunuz?

Bizler de gülmek, kahkahalar atmak isteriz.

Gören deNene Hatun”, “Seyit Onbaşı Destanı” dinliyoruz zanneder.

Bir dans edip halay çekmediği kaldı bazılarının.

Her konuşmanın ardında: hahahaaaaa, hooo hoo, kiii kiiii, hahaaaaa…

İllegal Aksiyon bayağı neşeli, bol kahkahalı; gemiyle gidip uçakla dönen kahramanlarımız.

“Dönüşte uçakta hostes anons yaptı: ‘Biliyorum günlerce aç susuz kaldınız, uçak tıka basa yemek yükledik.’

‘Hostese ‘Çay var mı, çay?’ diye bağırdım. ‘Var.’ dedi. ‘Bir daha söyle.’ dedim.’

Chicken or pasta.

Tomatoes on a bed of mozzarella.

THE END

Greta, Filistin’in önüne geçmemesi için konuşmayan GRETA. “Kültürel Aktivist” farkı.

Ne arsız bir âhir zamanda yaşıyoruz, Allah’ım.

Gazze’ye yardım diye yola çıkıyoruz ama dönüşte uçak menüsünü konuşuyoruz.

Sanki açlıktan ölen binlerce çocuk değil de bunlarmış gibi; kendi mide serüvenlerini anlatıyorlar.

Bir halk ölüyor, Gazze yok oluyor; “bazıları” hâlâ kendi hikâyelerini pazarlıyor.

Greta’yı dinledim; orada çektikleriyle ve yaşadıklarıyla ilgili tek kelime söylemedi; anlatılması / konuşulması gereken sadece Filistin dedi.

Herkes kendisine yakışanı yapmış.Konuşmamak, konuşmaktan iyidir kimi zaman. Çünkü kelimeler duyguları küçültür, sıradanlaştırır.”

Ne yazsak, ne söylesek boş.

Ne güzel söylemiş: Haçlı işgaline karşı Kudüs’ü savunan İslam komutanı ve fatihi Selahaddin Eyyubi:

“Kudüs işgal altındayken ben nasıl gülerim.”

Gülmek güzeldir, yeri ve zamanını bilirsek.

Sevgiyle kalın, sevgili okurlarım.

M& DEV

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu