Yargı Noktayı Koydu

Siyaset dediğin şey, kürsüde yapılır.
Seçmenle, meydanla, parti örgütleriyle yapılır.
Mahkeme salonlarında değil.

Ama bizde iş bazen oraya kadar gidiyor.
Birileri, “belki bir yol buluruz da kaderi değiştiririz” diye umutlanıyor.
Oysa o yol, siyaseti siyasetten çıkarır.

Bugün Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi, CHP’nin 38. Olağan Kurultayı hakkında açılan davayı konusuz kaldığı gerekçesiyle reddetti.
Üstelik “mutlak butlan” talebini de…
Yani “Bu iş kapanmıştır” dedi.

Ve bu karar, sandıktan çıkan iradeye “saygı” demektir.

Şunu açık açık söyleyelim:
Bu, sadece bir partinin iç meselesi değil.
Bu, Türkiye’de hukukun ve siyasetin sınırlarını yeniden hatırlatan bir karar.

Çünkü…
Eğer siyasetçiler, her kongre sonrası soluğu mahkeme koridorlarında alırsa…
O zaman “siyaset yapma” alanı diye bir şey kalmaz.
Her parti, her kurultay, her sonuç tartışmalı hale gelir.
Kazanan, kazandığına sevinemez, kaybeden, kaybettiğini kabul etmez.

Ve sonuç, Bitmeyen bir kaos.

Hukuk, bu kez “Ben oraya karışmam” dedi.
Doğru da yaptı.

Bir mahkeme, “Evet, iddialar var” diyebilir ama…
“Siyasetin kendi işleyişine müdahale etmem” diyorsa, işte orada demokrasinin önemi devreye giriyor.

Çünkü partilerin kongreleri, tüzükleri, delege sistemleri kendi iç hukukudur.
O hukuk, dışarıdan zorlama ile değil, içeriden denetimle işler.
Eğer bu sistem yargı kararlarıyla şekillenecek olursa, o zaman partiler “siyasi” değil, “hukuki” örgütlere dönüşür.

Şöyle bir tablo düşünün,
Kongrede kaybeden taraf, ertesi gün dava açıyor.
Sonra bir başka kongre, bir başka dava…
Herkes birbirini “yargı yoluyla” tasfiye etmeye çalışıyor.

Böyle bir ülkede siyaset nefes alamaz.
Oysa demokrasi, tartışarak, yarışarak, sandıkta hesaplaşarak büyür ve önem kazanır.
Mahkeme salonlarında değil.

Bu karar, “küçük bir adım” gibi görünebilir ama değil.
Aslında büyük bir ilke hatırlatması.
Yargı, kendi sınırını çizdi.
Siyasete “Ben senin yerine karar veremem” dedi.

Bundan sonra olan biten, partilerin kendi evinde, kendi disiplini içinde çözülmeli.
Delegeler, kurullar, üyeler… herkes o sorumluluğu taşımak zorunda.

Çünkü siyaset dediğin, “davalarla yönetilen” bir alan olamaz.
Siyaset sandıkta yapılır.
Ve son sözü her zaman millet söyler.

Velhasıl:
Bugünkü mahkeme kararı, sadece CHP için değil, tüm siyasi hayat için önemli bir dönüm noktası.


Bir kez daha gördük ki,
Hukuk kendi yolunda yürüyünce, siyaset de kendi yolunu buluyor.

Ve sonunda…
Siyaset mahkemede değil, sahada kazanılıyor.
Sandıkta, kürsüde, halkın önünde.

Tıpkı olması gerektiği gibi.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu