Yoksulluk Anadolu’yu istila ediyor!
Geçtiğimiz günlerde bazı meslektaşlarımız, sosyal medya hesaplarından “Yoksulluk Anadolu’yu istila ediyor” şeklinde paylaşımlar yaptı.
Bu paylaşımların altındaki yorumlar ise oldukça dikkat çekiciydi. Bazı yorumlar derin analizler içeriyordu, bazıları ise konunun özüne dair çarpıcı tespitler barındırıyordu.
Bu ifade, aslında günümüzün acı gerçeklerini özetliyor. Anadolu’nun dört bir yanında yoksulluk, hayat pahalılığı ve geçim derdi gündemin en can alıcı konusu haline gelmiş durumda. Pazarlarda ve marketlerde karşılaşılan uçuk fiyatlar, sokaklarda dillendirilen çaresizlik ve her geçen gün daha da derinleşen ekonomik kriz, bu ifadeyi ne yazık ki doğruluyor.
Nasıl mı anlaşılıyor bu durum?
Sokaklarda, köylerde, kahvehanelerde, cami bahçelerinde, toplu taşımalarda ve pazardan çıkan insanların ellerindeki torbalarda gizli bir gerçek var. Halkın günlük hayatındaki yoksulluk, artık saklanamaz bir halde.
İnsanlar, temel ihtiyaçlarını bile karşılayamıyor. Marketlerde her gün değişen etiket fiyatları, vatandaşın belini büküyor. Bu tablo, açlık sınırının altına doğru hızla ilerleyen bir gidişatın habercisi.
Herkesin sorması gereken bir soru var: Halkın kaynağı doğru yerlerde, halkın refahı için mi kullanılıyor?
Yoksa kaynaklar, halkın ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak politikaların kurbanı mı oluyor? Doğru olanın yapılması gerekiyor, çünkü bu halk daha fazlasını hak ediyor.
Bakan Mehmet Şimşek, bir Düyun-u Umumiye memuru gibi çalışıyor. Alacaklı küresel finans şirketlerine hizmet eden bir yaklaşım, halkın sesini duymazdan geliyor. Ekonomi politikaları, geniş kitlelerin değil, belli grupların faydasına işliyor.
Peki, bu işin sonu nereye varacak?
Asgari ücretin 30 bin TL olması tartışılıyor. Ancak, zamlar, vergiler ve artışlar dondurulmadığı sürece bu rakamın hiçbir anlamı olmayacak. Cebe giren her kuruş, ertesi gün market raflarında zam olarak geri dönüyor.
Ekonomi darboğazın içinde. Millet sefaletin pençesinde. Zenginle fakir arasındaki uçurum derinleşiyor. Zenginin fakirden haberi yok. Fakirin çığlığı ise rahat döşeklerde yankı bulmuyor.
Acilen bir çözüm bulunmalı. Hayat pahalılığını kontrol altına alacak politikalar devreye sokulmalı. Vergi adaleti sağlanmalı. Çünkü bu yoksulluk dalgası, Anadolu’yu tamamen etkisi altına alıyor.
Aksi takdirde, Anadolu’yu saran bu yoksulluk dalgası, kısa sürede hepimizi etkisi altına alacak.
Halk “Yeter artık!” diyor. Bu çığlık sadece bir ekonomik krizin sesi değil, aynı zamanda sosyal bir alarm. Ekonomik reformlar, adil gelir dağılımı ve sürdürülebilir politikalarla halkın refahı sağlanmalı.
Çünkü bu millet, hak ettiği yaşam standartlarına kavuşmayı bekliyor.
Bu nedenle, halkın sesi olan bu yorumları dikkate almakta fayda var.